NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
97 - (1786) وحدثنا
نصر بن علي
الجهضمي.
حدثنا خالد بن
الحارث. حدثنا
سعيد بن أبي
عروبة عن
قتادة؛ أن أنس
بن مالك حدثهم
قال:
لما
نزلت: {إنا
فتحنا لك فتحا
مبينا ليغفر
لك الله} إلى
قوله: فوزا
عظيما. [48 /الفتح
/الآيات 1 - 5] مرجعه
من الحديبية
وهم يخالطهم
الحزن
والكآبة. وقد
نحر الهدى
بالحديبية.
فقال (لقد
أنزلت على آية
هي أحب إلي من
الدنيا جميعا).
[ش
(مرجعه من
الحديبية) أي
زمان رجوعه
منها.
(والكآبة)
في النهاية:
الكآبة تغير
النفس بالانكسار
من شدة الهم
والحزن].
{97}
Bize Nasr b. Aliy
El-Cehdamî rivayet etti. (Dediki): Bize
Hâlid b. Haris rivayet etti. (Dediki): Bize Saîd b. Ebî Arûbe, Katâde'den
naklen rivayet etti ki, kendilerine Enes b. Mâlik rivayet etmiş. (Demişki):
Hudeybiye'den dönüşte:
Biz sana apaçık bir fetih sağladık. Allah sana gelmiş geçmiş bütün günahlarını
bağışlasın diyen âyet-i kerîmesi: Bu, Allah indinde büyük bir kurtuluştur!
âyetine kadar indiği vakit ashabı gam ve gussa almıştı. Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) hedy kurbanını Hudeybiye'de boğazlamıştı. işte o zaman :
«Bana öyle bir âyet
indirildi ki, benim için bütün dünyadan daha makbuldür!» buyurdular.
(1786) - وحدثنا
عاصم بن النضر
التيمي. حدثنا
معتمر. قال:
سمعت أبي.
حدثنا قتادة.
قال: سمعت أنس
بن مالك. ح
وحدثنا ابن
المثنى. حدثنا
أبو داود.
حدثنا همام. ح
وحدثنا عبد بن
حميد. حدثنا
يونس بن محمد.
حدثنا شيبان.
جميعا عن
قتادة، عن
أنس. نحو حديث
ابن أبي عروبة.
{…}
Bize Asım b. Nııdr
El-Temîmî de rivayet etti. (Dediki): Bize Mu'temir rivayet etti. (Dedîki):
Babamdan dinledim. (Dediki); Bize Katâde rivayet etti. (Dediki): Ben Enes b.
Mâlik'ten dinledim. H.
Bize ibnü'l-Müsennâ da
rivayet etti. (Dediki): Bize Ebû Dâvûd rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmâm rivayet etti. H.
Bize Abd h. Humeyd dahî
rivayet etti. (Dediki): Bize Yûnus b. Muhammed rivayet etti. (Dediki): Bize Şeybân rivayet etti.
Bu râvHcrin hepsi
Katâde'den, o da Enes'den naklen ibni Ebî Arûbe'nin hadîsi gibi rivayette
bulunmuşlardır.
İzah:
Hz. Sehl b. Huneyf hadîsini
Buhâri «Cizye», «i'tisâm» «Humus» ve «Tefsir» bahislerinde; Nesâî
«Kitâbü't-Tefsîr»'de muhtelif râviîerden tahrîc etmişlerdir.
Sifiîn: Fırat nehri
kenarında bir yerdir. Hz. Âli ile Muâviye (Radiyallahu anhuma) arasındaki
meşhur harp burada olmuştur.
Hz. Sehl bu harbe
iştirak etmiş ve Ali (Radiyallahu anh) tarafını tutmuştu. Arkadaşları kendisini
harpte gevşeklikle itham ediyorlardı. Hadîste zikri geçen sözünü burada
söylemiş; birbirleri ile harbeden her iki fırkaya nasihat ederek :
— Siz kendi reylerinizi
itham edin! Çünkü islâmiyet nâmına reylerinize istinaden dîn kardeşlerinizle
harb ediyorsunuz! Ben vazifemde kusur etmiyorum! Nitekim Hudeybiye anlaşmasında
da kusur etmemiştim!..» demiş ve orada olup bitenleri anlatmıştı.
Ebû Cendel gününden murâd:
Hudeybiye anlaşmasıdır. Ebû Cende1'in ismi Âs olup Kureyş murahhası Sehl'in
oğludur. Âs, Mekke'de müslüman olmuş; bu sebeple büyük işkencelere ma'ruz
kalmıştı. Tam Hudeybiye anlaşmasının imzalandığı gün müşriklerin elinden
kaçarak Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e iltica etti. Fakat arkasından
babası Sehl Nebiimize: «Yâ Muhammed senden ilk dava ettiğim budur!» dedi. Artık
anlaşma gereğince Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de onu babasına
teslim etti. Ebû Cendel sesi çıkabildiği kadar bağırıyor: «Ben müslüman olmuş
ve Allah uğrunda bu kadar işkence görmüşken beni müşriklere iade mi
ediyorsunuz?» diyordu. Bunun üzerine babası, Ebû Cendel'in yüzüne bir taş atmış
ve burnunu kırmıştı. îşte Hz. Ömer'le diğer müslümanları gayrete getiren bu
olmuş. Ömer (Radiyallahu anh): «Biz hak, onlar bâtıl üzerinde değil miyiz?..»
diye konuşmuştur.
Resulü Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ebû Cendel'e :
«Yâ Ebâ Cendel! Sabr-u
tehammül et! Şüphesiz ki, Allah sana ve seninle beraber olan mazlumlara bir
ferah ve kurtuluş yolu halkedecektir. Biz bir anlaşma akdettik. Artık onlara
karşı sözümüzden dönemeyiz!» buyurdu. Ulemâdan bazılarına göre Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Ebû Cendel'i, babasının i'tibarı sayesinde öldürülmeyeceğini
bildiği için iade etmiştir.
Sehl b. Huneyf'in:
«Şayet Resûlullab (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in emrini reddetmek elimden
gelseydi onu mutlaka reddederdim!..» sözünden murâd: «Hudeybiye anlaşmasına
aykırı harekette bulunmak elimden gelseydi müşriklerle harp ederdim! Ama
anlaşma imzalanınca Nebiimizin emrine imtisâlen herkes harpten vazgeçti!»
demektir.
Bu sözleri ile Hz.
Sehl, Sıffin harbinde arkadaşlarını hakem kararı ile anlaşmayı kabule davet
etmiş; böyle ilk bakışta nahoş görünen şeylerin netice itibarı ile hayır
getirdiğini, nitekim Hudeybiye anlaşmasında da böyle olduğunu anlatmak
istemiştir.
1785 / 96 numaralı
hadîsteki: «Şu işinizin bir tarafını tıkar tıkamaz hemen öbür taraf üzerimize
fışkırmıştır!» cümlesinin mânâsı: Sizin reyinizi bir taraftan doğrultup
düzeltiyoruz; Öbür taraftar patlak verip üzerimize fışkırıyor demektir. Yâni
hakemliği kabul meselesinde Hz. Alî tarafdârlarının görüşlerini düzeltmenin çok
zor olduğu, bir tarafından bağlanırken öteki ucundan patlayan su tulumuna veya
çuvala benzetmek sureti ile ifade olunmuştur. Yalnız ibaredeki «fetahnâ»
ta'bîri Kaadî İyâd'ın da beyân ettiği vecihle hatadır. Doğrusu «sedednâ»dır;
nitekim Buhârî'nin rivayetinde de öyledir.